Sayfalar

7 Kasım 2010 Pazar

Türk Halkı Olarak Sizden Özür Dileriz Ömür Hanım

Ömür Gedik sevgilisinin göbek attırdığı insanları beğenememiş, hatta yetinmemiş Türklükten çıkmak istemiş. Tüm bunları muhteşem Türkçesiyle bir güzel de tivitlemiş: “Oynayan gobek atan halay ceken halkimizi gorunce turklukten cikasim geliyor. Biz buysak ben yokum.” Bu tiviti attığı sırada kendisiyle aynı havayı soluyor olduğumdan olsa gerek Ankara’da Bursa uçağını beklediğim şu sıralar ben de kendisi hakkında bloglamayı kendime bir hak görüverdim. 

Tanıyanlar bilir dans konusunda aha odun aha benimdir. İki sallanıp, beceriksizce kıvırmaktan gayrı oynamayı beceremem. Seçkinci bir müzik zevkim olduğu söylenemez ama oyun havası, fantezi müzik vs. dinlemem. Bu müziklerle dans etmem. Zaten etmeye çalışsam da komik olur, beceremem. Dolayısıyla bahsettiği ortamda hanımefendinin tiksinti duyduğu insanların en azından bir kısmından değildim. 

Ferhat Göçer sahnede haydi eller havaya yaptırdığı sırada bu özelliğimden ötürü oturmaktaydım. Ancak sahnedeki sanatçıya çiçek vermek, yöneticilerinin istek şarkılarını iletmek gibi avam davranışlarda bulunmuş olmam hasebiyle Türklükten çıkma isteğini bir kat daha arttırmış olabilirim. Böyle bir edepsizlik için, diğer konuda yardımcı olamasam da, şahsım adına kendisinden özür dilerim.

Gelin görün ki sevgilisi sahnede “kalın bir miktar” karşılığında şarkı söyleyip, insanları dansa davet ederken bütün bir gece asık bir surat ile oturup, bilekberisinden bulunduğu ortamdaki insanları tivitleyen Ömür Hanımın birkaç saat sonra sis nedeniyle uçakları iptal olduğunda evine ulaşabilmesi o göbek atan insanlardan gelen paracıklarla helikopter kiralanmasıyla olabildi. Hiç bu açıdan bakabilmiş midir, azıcık da olsa utanmış mıdır? Keşke… Olsun siz yine de dilemeyin Özür Hanım, biz özür dileriz sizden, bulunduğumuz ortamlardan keyif almayı tercih ettiğimiz için...

21 Eylül 2010 Salı

Anne İşe, Ördek Kreşe

Leyleği havada kim gördü bilmiyorum ama bu sene ördekle birlikte gezen biz olduk. Çok çok gezmiş olmalıyız ki artık yere konma zamanı. Eylül sıkıntısı ile birlikte anne işe, ördek kreşe... Çoğu ördeğin peşinden koşmaktan, kimi gezmekten, kimi tembellikten, kimi de ördekten artan kısıtlı vakti daha elzem başka işlerle değerlendirebilme telaşından blog nicedir öksüz kaldı. Devama niyet de heves de var ancak mevcut duruma bir de iş hayatı eklenince bundan sonrasını zaman gösterecek. Ördeğin aramızdaki onbirinci ayını sürdüğü, “yeterin artık bırakın beni yürüyeceğim ben” cevvalliğinde ve “ama var ya bir de diş çıkarırım ki görürsünüz siz” derdinde olduğu şu günlerde ikimiz için de yeni bir hayata adım attık bayram ertesi. Hangimiz daha kolay alışacak bu yeni duruma bilmiyorum ama ibre sanki ördekten yana duruyor :)))

27 Ağustos 2010 Cuma

Yan Yürek Yan

Uzun zamandır yazamamıştım yine. Aklımda bir sürü zıpır düşünce birikmişti, hangisini yazsam, hangi birinden başlasam karar veremediğim. Okuduğum bir haber hepsini dağıttı, attı zihnimin sığ köşelerine. 83 yaşındaki Cevriye ninenin feryadı yaktı, dağladı bugün yüreğimi. “Biz onu ne yoklukla büyüttük kızım. Okuyup kurtulsun, aç kalmasın diye... Anası tarlaya giderdi, arkasından ağlardı Ömerim. Verecek bir şey olmazdı bazen, kuru mememi verirdim sussun diye... Üniversiteye başladı... Bir gün telefonla aradım. Nasılsın Ömerim dedim. İki gündür açım, param yok nine’ dedi... Yoklukla büyüttük, yoklukla öldü... Yoksulluk ateşten bir gömlektir kızım. Çok zordur, yaşamayan bilmez. Bilmez...” 

Bilmez ya Cevriye ninem, bilmez gerçekten. Ne varlık içinde yokluk diyen tatminsiz şehir çocukları bilir, anlar okula giderken giyeceği ikinci bir gömleği bile olmayan Ömer’in kısacık yaşamını ne de küpünü doldurmaktan gayrı gailesi olmayan anlı şanlı büyüklerimiz. Orda bir köy var uzakta ama o köy bizim köyümüz mü gerçekten?

27 Temmuz 2010 Salı

Dumur

Hangisi daha acayip bilemedim. Tam Uykusuz dergisindeki karikatürdeki diyalogda geçen “İşçisin sen. İşçi kal.” satırlarını okurken yaz gecelerimizin kabusu Mahfel’deki canlı müziğin iç sesime senkron yaparak “işçisin sen işçi kal” diye çığırması mı? Yoksa gecenin onbirinde evimin tuvaletinde canlı müzik dinliyor olmak mı? Ya da okuduğum bir kelimeyi aynı anda başka birinden ya da kanaldan duyma vakasının bu aralar sıkça başıma gelmesi mi?

Peki ya şu meşhur gürültü yönetmeliği sadece alkollü mekanlar için mi geçerlidir, muhallebi-gazoz-canlı müzik üçlemesi bu yönetmelikten muaf mıdır?

16 Temmuz 2010 Cuma

Bir Hayal, Bir Konser, İki Ülke, İki Şehir

Ördeği hanımlar konsorsiyumuna havale ettik, bir hayali gerçekleştirmek üzere yola çıkıyoruz bu gece. Benim adamın senelerce hasretle memleket topraklarına gelmesini beklediği Toto gelmemekle kalmayıp bir de dağılmıştı utanmadan iki sene kadar önce. Grup ALS hastalığından muzdarip basscıları Mike Porcaro yüzü suyu hürmetine özel bir Avrupa turnesinde tekrar bir araya gelince hayali gerçeğe dönüştürmek adına bu son şansı kaçırmamak gerekti, turne şehirlerine bakıldı, Berlin Zitadelle göze kestirildi, gerekli tüm organizasyon iki ay öncesinden yapıldı ve geriye sayım başladı.

Bir hayal Toto konseri, bir ülke Almanya, bir şehir Berlin, peki ya diğer şehir ve ülke ne ola diye sorana o da ördek yorgunu anneye konser promosyonu olarak Prag turu oluyor. Diğer bir deyişle AB topraklarına Berlin'den girip Prag'dan çıkacağız. Kapı gibi 5 günlük vizem var, kıskananı şengenimle döverim.

Perşembeye kadar gene kapalıyız. Perşembe ördeğin gönlünü almakla geçer, cumaya kısmetse buralarda oluruz.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Bi Blogum Vardı Sanki Benim

Bir yerlerde kalmıştık sanki ama o kadar uzun zaman olmuş ki orası neresiydi hatırlayamadım. Dönüp okumaya da çok üşendim. Neyse ki terk edilmiş blogları kırpıp kırpıp yıldız yapmıyorlarmış. Baktım hala yerinde duruyor. Bari iki satır çiziktirip kendimi kendisine hatırlatayım dedim. 

Ey blog duyduysan 3 kere vur diyoruuum...

18 Nisan 2010 Pazar

Hemşireeee Mektubum Sana

Aylardan Ekimdi, günlerden hangisiydi bilmem. Yine en erken ben gelmiştim üniversitenin öğrenci yurdunun altı kişilik küçücük odasına. 

Ben evden getirdiğim elmalı keki büyük bir iştahla yerken, o telaşla giriverdi içeriye. Sonrasında hem keki hem de sıcak bir sohbeti paylaşırken anladık ki bizim odanın en yeni üyesiydi ve aynı fakülteye gidecektik. 

Yaş olarak büyük olan oydu ama hem okulda hem de yurtta kıdem olarak ben. Acelem vardı hayatta hep benim erken başlamıştım okul hayatına. Onun ise ille ki önce denemesi, yaşaması, sonra gönlünün seçeceğine yelken açması gerekiyordu; başka yerlerde dolanıp da öyle gelmişti. 

Bir durup düşündüm de o günü, kaç yıl geçmiş, kaç yaşındaymışız o vakitler; farkettim ki tamı tamına onun yarı ömrü kadar zaman geçmiş üzerinden. Ömrünün yarısını aralıksız paylaşmışız ana baba ayrı kardeşimle bazen tatlı, bazen acı, bazen bol kahkahalı, bazen salya sümük ağlamalı... 

İnsanlar gelip geçmiş hayatımızdan, bir de şehirler ve hatta ülkeler; paydada biz vardık ya hiç kopamadık birbirimizden.

Canım kardeşim seferi olmak suretiyle raporluydum bir süredir blogdan ama bak sözümü unutmadım. Hem belki günü geçti ama en azından ayını kaçırmadım. Yeni yaşın kendin gibi güzel geçsin. Yüzünden gülümsemen, yüreğinden sevgilerin hiç eksilmesin. Bu yaşında artık aynı şehirde olup daha fazla yüz yüze görüşebilmeyi başarabilelim. Ya da birimiz tekrar şehir değiştirelim ki daha sık görüşebilelim! 

Hıdırelleze kadar senin için dileklerim bunlar. Devamı pek yakında, mayısta... Mektubuma burada son verir, gözlerinden öperim...

17 Nisan 2010 Cumartesi

Küçük Ördek Yuvada

İzmir'in bütün yumurtalarını topladık ve geldik. Küçük ördek İzmir sosyetesine tanıştırıldı, bol bol gezdi, sevdi, sevildi, gittiği her evden yumurtaları kaptı, ilk yoğurdunu yedi, ilk sebze çorbasını içti, enerji patlaması yaşayıp uyumayı unuttu, sıcak havayla tanışıp o hiç sevmediği çoraplardan kurtulma keyfini yaşadı, büyüdü ve en nihayet yuvasına döndü.

İzmirim, baba ocağıma bahar gelmiş, hem de çok güzel gelmişti. Sıcağı içime doldurdum, dostlarla geçirilen vakitleri gönlüme. Anladım ki sandığımdan da çok özlemiş ve özlenmişim. Gelince ayrılık vakti "kısmetse bir daha yaza" dedik vedalaşırken sevdiklerimize...

24 Mart 2010 Çarşamba

İzmir'e Bir İki

Küçük ördek gelip de evimize yerleştiğinden beri yazmaya ne vakit ne de akıl kaldığından bizim blog önemli günler ve haftalar panosuna döndü. Elbet döneceğiz bir ara ama önce İzmir'le hasret giderme zamanı. Bavullar hazır ve nazır kapının önünde yarın öğlen olmasını bekliyor. İki koca hafta İzmir'in tadını çıkaracağız küçük ördekle. Dolayısıyla bir müddet daha kapalıyız. Ama isteriz ki arada kapımızı tıklatınız. Açamasak da hemen uygun olduğumuzda açmamız gerektiğini unutmayalım....

14 Şubat 2010 Pazar

Günün Anlam ve Önemine Binaen...

Geçen seneki dileğimiz küçük bir ilave ile yine yeniden...

Sevgililer gününü; kutlamayanı Hıncal
kutlayanı Tyler Durden çarpsın
(ilaveten) Ahmet Hakan hepsine birden çaksın
amin

28 Ocak 2010 Perşembe

Daha Güzel Bir Gün

Bir dilek tuttuk küçük ördekle dün gece... Sabah oldu gerçekleşti... Sürpriz ki ne sürpriz. Küçük kankam elinde pastası çıktı geldi teyzemiz ve ananemizle birlikte. Meğer herkes bilirmiş de bir ben bilmezmişim bu sürpriz ziyareti. Hoş bilsem ne adı sürpriz olurdu ne de ardında kalan tadı bu kadar güzel. 

Biz öyle çok mutlu olduk ki şımardık bundan sonra hep bekliyoruz böyle küçük kaçamaklar. Tek bir kişi eksikti yoklamada. Seni de en kısa zamanda bekliyoruz dayıııııı. Yatağa cuppadanak atlamadan önce diyeceğim o ki "bir gün bu kadar mı güzel olabilirdi canım?"

27 Ocak 2010 Çarşamba

Küçük Kankama Özel

Sevgili küçük kankam, Kar kış girince aramıza onbir yıldır ilk defa bir doğum gününde yanında olamadım. Sevgili kuzenin küçük ördekle uğraşmaktan da bu saat oldu ancak yazabiliyorum. Bu defa yanında olamasam da bil ki kalbim her zaman senin yanında. Yeni yaşın tekrar kutlu olsun. Bizim küçük ördekle bu doğum gününden senin adına dileğimiz mümkün olan en kısa zamanda görüşebilmemiz. Seni çok seviyorum ve çok öpüyorum. 

İmza: gugıl teyzen:)) Not: Baran kıskanmasın onu da öpüyorum :))

26 Ocak 2010 Salı

Güzel Bir Gün

Özel günleri güzel yapmak için çok da bir şey gerekmiyor. Sevdiceğinin elinden küçük bir pasta, gün boyu arayıp mesaj atıp tebrik eden dostlar, bir telefon uzaklıktaki ailenin şen sesleri ile güne uyanmak ve hepsinden öte bir küçücük çekirdecik ailenle birlikte kutlanan ilk yeni yaş olması yetiyor da artıyor o günü hem çok özel hem de çok güzel yapmaya. 

Çok mutluydum ben bugün, tarihe küçücük bir not düşmeden edemedim...

23 Ocak 2010 Cumartesi

Özledim, Hem de Çok Özledim...

On yıl önce bugün usulca ayrıldı aramızdan, sonsuzluğa karıştı. O benim kahramanım, biricik babamdı... 

Kara kışın ilk karı o gece düşmüştü İstanbul’a. Oturmuş penceremin önüne, izlerken lapa lapa yağan karı hüzün var bugün gözlerimde. Ve kocaman bir özlem yüreğimde...


Fotoğrafta babam melekleriyle. Senelerden 76, aylardan Mart. Karaböcek henüz katılmamış aramıza. Yer İzmir Heykel ya da bizim taktığımız ismiyle Kuşlar.


18 Ocak 2010 Pazartesi

Bahara Özlem

Dün gece başlayıp da bitiremediğim yazımda şunları demiştim:

"Kış geldi mi acaba demiştik en son ki gördük yine kandırmış meğer bizi. Kara, kışa bayıldığımdan değil gelsin isteme sebebim. Yoksa kışın tek sevdiğim yanı çizme giyebilmektir. Hele ki karı pencereden izleyeceksem severim ancak. Karı sadece televizyonda görerek büyümüş, ilk kez üniversite birinci sınıfta Eskişehir'de kendisiyle tanışmış, üstüne üstlük çokça da sakar bir İzmir çocuğu için eziyet gelir üzerinde yürümeye çalışmak. Kışın yollarını gözleme nedenim ise geldiği gibi bir an önce gitmesi, peşinden baharı getirmesi. Her ne kadar bahar da bu garip bünye için alerji mevsimi olsa da sırf Hıdırellez hatrına bile severiz kendisini..."

Bu sabah ise inceden bir kar yağıyor şehre... Penceremdeki dağ manzarası kaybolmuş, nerdeyse hiç görünmüyor beyazlıklar içinde. Ey sevgili kış, yarın yine unutsan da kendini sen yine de güzel bir bahar getir peşinden.


Fotoğraf: Springtime by Jo Graetz @ www.1x.com



4 Ocak 2010 Pazartesi

Penceremde Kış

Daha üç gün önce güneşleniyorduk balkonda kızımla, bugün beyazlara büründü manzaramız.

Senenin ilk karı düştü bugün şehre. Epeydir nazlanan kış geldi geldi mi ki acaba bu defa?

Etiketler

#100.Yıl #29Ekim (1) #ağacımadokunma (1) #AilemizinGurusu (1) #anılar (7) #ArtRecreation (1) #ayrıyazılır (1) #bavulculuk (2) #benimadam (2) #BigSis (1) #bing #ai (1) #Caillou (1) #canımbabam (1) #coronatürmort (1) #Covid19Günceleri (3) #Dark (2) #dikkateksikliğisendromu (4) #doğruyazınkardeeeşim (1) #doğumgünü (3) #GameofThrones (4) #GeorgeR.R.Martin (5) #göçebe (6) #göçmenkadınlar (1) #gurbetçilik (7) #hemşire (1) #hemşirelik (6) #Hıdırellez (2) #içindenalmanyageçenyazılar (5) #İçindenAlmanyageçenyazılar (3) #içindenciddiyetgeçenyazılar (18) #içindenfilmgeçenyazılar (2) #içindenhüzüngeçenyazılar (1) #içindenistanbulgeçenyazılar (4) #içindenizmirgeçenyazılar (7) #İçindenMatrixGeçenyazılar (14) #içindenmizahgeçenyazılar (69) #içindenmutlulukgeçenyazılar (6) #içindenromanyageçenyazılar (2) #içindenşarkısözügeçenyazılar (31) #içindenşiirgeçenyazılar (17) #ileridönüşüm (2) #kafamaneredenesersekuşağı (5) #karantinahalleri (3) #Kayu (1) #kedigünlükleri (4) #kendimenotlar (8) #kim-olduğunu-bilirsin-sen (5) #küçükbirader (2) #küçükergen (9) #küçükkankam (7) #küçükördek (20) #lakap (1) #lost (1) #Marduk (2) #mercekbulut (1) #mim (10) #mindfulness (1) #mutluluk (2) #mylittlefeltstuff (4) #özürdilerimsezenaksu (1) #RIP (11) #seçmesaçmalar (1) #sevgiligünlük (1) #sevgililergünü (2) #SeziKalkavan (1) #soneryalçınlütfenbanakızma (1) #sonhavabükücü (2) #sonsuztemizlikdöngüsü (5) #şaşkın (41) #ŞaşkınınADHDGünlüğü (7) #ŞaşkınınAÖFmaceraları (10) #ŞaşkınınBayramÇelıncı (4) #şaşkınınsevgililergünüdileği (3) #şaşkınjunior (1) #şaşkınmutfakta (6) #tatil (1) #telekom (1) #uykusuzluk (1) #ValideSultan (18) #vallahidebunlarhepmizah (1) #yapayzeka (1) ArtRecreation (1)